Bugün bir meditasyon müziği açtım. Büyük salon penceresinin önüne dimdik oturdum. Öyle şanslıydım ki martılar, güvercinler, kargalar bir sürü kuş kurşuni gökyüzündeydi. Bir yerlere konuyorlar, yine havalanıyorlar, dalıyorlar, şarkı söylüyorlardı… Rüzgarlı bir gün… Ağaçlar eğilip eğilip kalkıyor. Kökleri derinde, huzurlular… Bir iki çiçek veriyorlar rüzgara, alıp götürsün diye.
Ben oturmuşum. An’a gelince nefes yavaş. Burdayım. Ellerimdeki enerjiyi ısıyı hissediyorum. Göğüs kafesim inip kalkerken tenime değen kıyafetimi hissediyorum. Nefesim yavaş. An yavaş. Güzel. Gövdemden bir şeyler akıyor. Benim atalarım, toprak, su, balıklar ve hatta bitkiler. Yaratıcı bizi bilge olabilmemiz için hâlden hâle sokmuş. Hissedebiliyorum. Her bir atamdan bilgi var kalbimde. Dedelerimden, büyükannelerimden anılarım var. Acı çeken atalarım var, belki sudayken; belki karadayken acı cekmişler. O yüzden zaman zaman içimde volkanlar kaynıyor; görüyorum. Seven, gülen, birliği öğrenen, uyanan atalarım da olmuş. Lavların içine buz gibi ırmaklar akıyor, buhar oluyor yağmur için… İçimde rezervler var. İçimde evren var. Karanlık ve aydınlık aynı anda var. Gündüzü örten gece gibi. Geceyi yıkayan güneş gibi. Görüyorum. Hepsi aynı anda şimdi içimdeler. Teşekkür ederim Allah’ım. Beni böyle güzel yarattığın için. İçime türlü türlü bilgi ve sevgi koyduğun için.
An’a ve hayata her nefeste teslim olabilmeye niyetle… ❤️🌈🌊